Tekke Ve  Zaviyelerin Müsaderesi

Tekke Ve  Zaviyelerin Müsaderesi

...

Tekke Ve  Zaviyelerin Müsaderesi, Müzayedesi Ve Bir Buhurdan Hikayesi

2 Eylül 1341 / 1925  gün ve 677 Sayılı Kanun ile tekke ve zaviyelerin kapatılmasının üstünden 100 yıl geçti. 

Dile kolay 100 yıl.

Fakat bu süreçte tekkeler ve zaviyeler “Mühürlenerek kapısına kilit vurulmuştur” diye geçiyoruz da acaba, kaç yüz yıllık bu kurumlarda bulunan kitaplardan, el yazmalardan, fermanlardan, etnografik, tarihi ve kültürel varlıklarına ve birikimlerine ne oldu? Bunlar nerededir diye düşündük mü? 

Düşünmedik! Zira, ganimet bu coğrafyanın en önemli ve en eski geleneğidir. Dolayısıyla kapanın elinde kalmıştır ve doğaldır! deyip geçtik maalesef…akalım, bu yüzyılların birikimi ne oldu? diye yola çıkarak tarihi, etnografik ve kültürel, dini… paha biçilmez değerlerinin ve birikimlerinin akıbetinin izini sürdük. 

Biz bu çalışmada heretik olarak tanımlanan kurumlara odaklanacağız.  Bu da bizi Cumhuriyetten yüz yıl daha geriye götürür.

Çağının gerisinde kalarak, gaza ve ganimet olanakları sınırlanan İslami ve militarist bir imparatorluk olan Osmanlı 19. Yüzyıl başında askerlik harcamalarını azaltmak politikası gereği profesyonel askerlikten zorunlu askerliğe geçerek askerlik hizmetini yoksul halkın sırtına yıkmıştı. Bu süreçte imparatorluğun Hıristiyan vatandaşlarından devşirdiği Yeniçeri Ocağı yok edilmesi gerekli bir ayak bağı olarak görülerek 16 Haziran 1826  günü topa tutularak yok edilirken, bunların bağlı olduğu Bektaşi Ocağı’nın görmezden gelinmesi düşünülemezdi. 

Bu çerçevede Osmanlı İmparatorluğu’nun özellikle Bektaşi tekkesi ile ilgili politikasına bakıldığında tekkelerin eşyalarının 1826 yılında imha edilmesinden çok satılmış olduğu görülmektedir; Ganimet!

Bu süreçte satılmayan ya da kimsenin almadığı eşyaların imha mı edildiği yok ise eğer çürümeye hurdalığa mı terkedildiği bilinmemektedir. 

Burada Fahri Maden’in kaleme aldığı “Bektaşi Tekkelerinin Kapatılması 1826 Yılı Ve Bektaşiliğin Yasaklı Yılları” adlı çalışmasında, [1] tekkelerin el konulup satışa çıkarılan ve müsadere edilen eşyalarının listelerine yer vererek ve hem de tekkelerin eşyalarının 1826 yılında imha edilmesinden çok satılmış olduğuna ilişkin arşiv belgelerine yer vererek tekkelerin eşyalarının satıldıklarını ortaya koymaktadır.

Eserde yer alan listeler Bektaşi tekkelerinin iğneden ipliğe tüm eşyalarının zapt edildiğine şahitlik etmektedir. 

Çünkü bazı tekkeler emlak ve eşya açısından son derece zengin durumda idiler ve bu durumda bazı iştahları kabartmıştı.

Maden çalışmasında, konu ile ilgili şu bilgileri ve Bektaşi Tekkelerinin müsadere edilen eşyalarını içeren aşağıdaki listeyi paylaşır:

“Tekke mülklerinin satışında her ne kadar açık artırma usulü takip edil­mişse de zaman zaman ilk satışın dışına çıkıldığı, pazarlıkların bitmesinden sonra bile satışa devam edildiği görülmektedir. Mesela Rusçuk'taki Tay Hızır Ali Baba tekkesi arazisinin 1.001 guruş peşin fiyata müşterisi çıkmış, merkezi hükümetin de onayı alınarak bu fiyata satış gerçekleştirilmişti. Ancak bir süre sonra daha yüksek bir fiyat teklif edilmesi üzerine ilk satıştan vazgeçilerek tek­ke arazileri yeni müşteriye satılmıştı… Bununla birlikte merkezi hükümetin beklediği fiyatın verilmediği durumlarda ya satıştan vazgeçilmiş ya da mülkler zarar görmemesi için değerinin altında bir fiyata satılmıştı. Ayrıca müşterisi çıkmayan mülklerin en karlı ve yararlı şekilde kullanılması mahalli idarecilerin inisiyatifine bırakılmıştı… Böyle durumlarda mülkler kaza ayanlarına bırakı­larak satış gerçekleşinceye kadar onlara işlettirilmişti.”

 

 

Maden’in çalışmasında aktardığı bu bilgileri, tekkelerin eşyalarının 1826 yılında imha edilmesinden çok satılmış olduğu iddiasını temellendirmekte kullanmaktadır. 

Bektaşi Tekkelerinin eşyalarına ilişkin uygulamanın benzeri Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir.

Cumhuriyet’in ilan edilmesinden 1 yıl sonra 1924 yılında Rum Edebiyat Derneği kapatılarak kitapları Ankara’ya getirilip paylaştırılır. 

Derneğin binası Cumhuriyet Halk Partisi’ne kiralanır. Bina yakın zamanda yıkılmış arsası mafya özentilerince otopark olarak kullanılmıştır.

Hanedanın kovulmasından sonra Saray eşyalarının Ankara’ya Cumhur dairesine tahsisi de olağandır.

Konu ile ilgili Başkanlık Cumhuriyet Arşivinde bulunan belgeler ektedir. [2]

Esasen 1924 yılında Rum Edebiyat Derneği’nin başına gelen bu durum sadece Rum Edebiyat Derneği’ne özgü bir durum değildir.

1925 yılında yürürlüğe giren 677 sayılı Kanun ile birlikte Tekkeler ve zaviyeler de kapatılır ve Rum Edebiyat Derneği’nin başına gelenler. Yüzyıl önce Bektaşi Ocağının başına geldiği gibi dönemin kapatılan Tekkelerin ve zaviyelerin de başına gelir. 

Söz konusu Kanunun yürürlüğe girmesinin ardından tekkelerin eşyaları ile ilgili bir genelge Resmi Gazete’de yayınlanır [3]

                    “Türbe, Tekke ve Zaviyelerdeki eşya hakkında genelge

                                  

Türbe, Tekke ve zaviyelerdeki eşyanın tefrik ve tasnifi hususunda vilâyetlerdeki bazı mahalli komisyonlarca tereddüt hâsıl olduğu anlaşılmakla berveçhi ati hususat tavzih olunur:

  1. Tarih ve san’at noktai nazarından haizi kıymet eşya ile birlikte etnoğrafiye mütaallık eşya da müzelere konmak üzere tefrik olunacaktır. Her nevi alâtı musikiye “ney, kudum, saz, tel ve saire”, şiş, teber, keşkûl, asâ, kürsü, rahle, tesbih, kantaşı, teslimtaşları, kavuk, miğfer, arakıye, post, şamdan, kandil, bektaşi, nefeslerinden birkaç beyti veya resimleri ihtiva eden levhalar, topuz, kılıç, kalkan gibi eşya bilâ tereddüt etnoğrafi müzesi için tefrik olunabilirler.

 

  1. Acemkâri ve Anadolu malumâtından olan nebati boya ile telvin edilmiş eski kilim ve halılar ve bunların parçaları âsarı islamiye ve sanayi nefise Müzesi içim mühimdir.

 

 

  1. Dârülfünunun musip teklifi üzerine yakında tesisi tasavvur edilen inkılâp müzesinde maziye karışan bektaşi kadiri, nakşibendi ve mevlevi v.s. tarikatlarına ait olmak üzere bütün teferruatiyle birer tekke nümunesi olacağından eşyaların hüsnü suretle muhafazası ve iki adet dahili fotoğraflarının Vekâlete irsali icap eder.

 

  1. Tekke ve türbelerde bulunan kitaplar İstanbulda Komisyon ve kütüphaneler müfettişi umumisinin nezareti altında Süleymaniye, Bursadakiler müze kütüphanesine, Kastamonidekiler Darülkıraaya, Konyadakiler Yusuf ağa kütüphanesine toplanacak; diğer vilâyetlerdeki eserlerin de mahalli kütüphanelerde muhafazası temin olunacak ve müteferrik eserler doğruca Ankaradaki kütüphanei umumiye gönderilecektir.

 

 

  1. Tekke ve türbelerde bulunan kitapların iki nüsha olarak mufassal fihristi vücuda getirilecek ve bir nüshası nihayet on beş gün zarfında merkeze gönderilecektir.

 

  1. Muhafazası icap eden diğer müzelik eşyanın müzesi olan vilâyetlerde müzelere –mektep müzeleri hariçte olmıyan yerlerde– maarif idarelerinin tensip edeceği bir mahalle nakil ile muhafazasının temini matluptur.

 

 

  1. Tekke ve türbeler hakkındaki talimatnamenin altıncı maddesine tevfikan komisyonu mahsus tarafından muhafazasına lüzum gösterilen türbelerin esamisi ve bunlara bekçi tayin edilip edilmemesi ve ne miktar bekçiye ihtiyaç olduğu hakkındaki malûmat âzami süratle Vekâlete bildirilecektir.”

 

Görüldüğü gibi Genelgede tekkelerin kitaplarının ve eşyalarının Kütüphanelere ve Müzelere gönderilmesi belirtilmiştir. Levha vb. gibi eşyaların Etnoğrafi müzesi (Etnoğrafya Müzesi) için tefrik olunabilecekleri ve eski kilimlerin, halıların ve bunların parçalarının âsarı islamiye ve sanayi nefise Müzesi için mühim olduğu belirtilmiştir. Fakat levhalar, halılar sonrasında imha edilmiştir. 

 

Bu genelge ve genelgeye bağlı emirnameler Nurettin Can tarafından kaleme alınan “Eski Eserler Ve Müzelerle İlgili Kanun Nizamname Ve Emirler” adlı çalışmada [4]  bir araya getirilmiştir. Çalışması eski eserler ve müzeler ile çeşitli tarihlerde yayımlanan ilgili kanunları, nizamnameleri ve emirleri içeren önemli bir kaynaktır. Çalışmada yer alan çeşitli tarihlerde yayınlanan kanun, nizamname ve emirlerde müsadere edilen eşyaların çok eski olsalar dahi imha edileceklerine dair bir bilgi yoktur. 

Kapatılan dergahların en eski, kitlesel ve en önemlilerinden  Hacı Bektaş Dergahının eşyalarından bazıları İngiltere’ye vb. hediye edilmiş ve içlerinde levhaların olduğu 750’ye yakın eşya da Milli Eğitim Vekaletinin 8. 7. 1953, 891, 2 – 1065 sayılı emirleriyle imha edilmiştir.[5] Burada şunu düşünmeden yapamıyoruz; iyi ki oraya gönderilmiş yoksa, yukarıda bahsedilen 750 adet eşyanın arasına girmesi işten bile değildi! 

Arşiv belgelerine dayanarak Hacı Bektaş Dergahı’nın eşyalarının akıbetine ilişkin başka çalışmalar da vardır.[6] Nazif Öztürk’ün “Türk Yenileşme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müessesesi” adlı çalışmasında Vakıflar Genel Müdürlüğü belgeleri üzerinden döneminde ve günümüzde Dergahın eşyalarının akıbeti ayrıntılı olarak paylaşılmıştır:

“Talimat"name ile yapılan bu düzenlemeye örnek teşkil etmesi bakımından 2 Eylül 1341/1925 tarih 2413 sayılı kararname uyarınca kapatılan Hacı Bektaş külliyesinde bulunan eşyalar hakkında yapılan uygulamaya bir göz atalım: 

 

Nevşehir İli, Hacıbektaş İlçesi'nde bulunan Hacı Bektaş-ı Veli Türbesi, diğer türbelerle birlikte 1925 yılında kapatılmıştır. Türbe ve türbenin çevresinde bulunan tekke ve diğer bölümlerde bulunan eşyalar, Kır­şehir Vakıflar Müdürü tarafından bir kamyona yüklenerek Kırşehir'e götürülmüştür. Burada Vakıflar Mü­dürü ile Maarif temsilcilerinden meydana gelen bir heyet marifetiyle tasnif edilmiştir (H. Zübeyr 1928: 367-392; Beşe 1958: (VGM/HAY.İŞL) 1990 211/34869-132). Tasnif sonunda, dergâh odalarında bulunan eşyalar Ankara Etnografya Müzesi'ne, kitaplar ise, Ankara Umumî Kütüphanesine gönderilmiştir (H. Zübeyr 1928: 366-392; Kunter 1940: (VGM/HAY. İŞL) 1990 211/26 -2 ). Hamit Zübeyr müzelik eşyanın miktarını 979 olarak belirtmektedir (H. Zübeyr 1928: 367 ). Lüzumsuz görülen eşyalardan bir bölümü burada satılmıştır. Geri kalan teberrükât eşyası Evkaf Müdürlüğü yetkililerine teslim edilmiş, teslim edilen bu eşyalar bir müddet, Valilikçe müze ve müze deposu haline getirilen Kırşehir Kale Camii (VİM 1936: 71/68,2; Koşay 1973: 109/29)‘inde muhafaza edildikten sonra, Kırşehir Evkaf Müdürlüğü'nün kapatılmasını müteakip Yozgat Vakıflar Müdürlüğü'ne teslim edilmiştir. Eşyalardan bir bölümü de 1935'lerde burada satılmıştır (Beşe 1958: (VGM/HAY.İŞL.) 1990 211 /34869 -132).

 

Bu arada dergâhtan alınan eşyalardan 461 parçasının Kırşehir Vakıflar Müdürlüğü tarafından 16 Kasım 1341/1925 tarihinde, bütün özelliklerini belirtecek şekilde cetvellere yazılmak suretiyle İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü teberrükât ambarına gönderildiği anlaşılmaktadır (VGM/HAY.İŞL 1990: 211 (5030)7…

 

Bu eşyalardan 377 adedi muhtelif tarihlerde İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü tarafından satılmıştır. Geri kalan 84 parça eşyanın dağıtım şekli ise şöyledir: 2'si Şebinkarahisar Evkaf Müdürlüğü'ne, 6’sı Eyüp Arpacı Hayrettin Camii'ne, 6’sı Eyüp Sülmeyman Subaşı Camiine, 7'si Boyacıköy Camii'ne, 6'sı Çerkeş Cami-i Kebir'ine, 8'i Zeyrek Sucaatdin Camii'ne, 5 ‘i Fatih Hoca Sucaetdin Camii'ne, 7'si Tophane Kara­baş Camii'ne, 4'ü Eğrikapı Hacı İlyas Camii'ne, 19'u Ankara Etnoğrafya Müzesi'ne, 8'i Evkaf Umum Mü­dürlüğü'ne, 6‘sı da 1927'de Ankara Mimar Kemal İlkokulu'na verilmiştir.

 

Mimar Kemal İlkokulu'na verilen ve 25 demirbaş numarasında kayıtlı olan halılar, çok eski olduğu için Vilâyet Daimi Encümeni'nin 15.3.1959 tarih ve 518/505 sayılı kararı uyarınca, demirbaştan düşülerek imha edilmiştir (Beşe 1960: (VGM/HAYİŞL) 211/5030-7 ).

 

Türbesi, tekkesi ve diğer üniteleri hatta tarihteki misyonu itibariyle ülkemizde bulunan dergâhların en önemlilerinden biri olan Hacı Bektaş Türbesi eşyalarının durumu böyle olursa, diğer türbe ve tekkelerden alınan eşyaların akıbetinin ne olduğunu tahmin etmek, zor olmasa gerektir.”

 

Görüldüğü gibi Öztürk’ün sözünü ettiği belgeler VGMA (Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi)’da bulunan belgelerdir.

 

Özellik ile “Beşe 1958, 1960: (VGM/HAYİŞL)” adlı belgeler konu ile ilgili olduğu için ve son derece önemli olduğu için bu belgeler ile ilgili olarak Öztürk ile mail yolu ile iletişime geçilmiş ve Öztürk söz konusu belgeler için şu bilgileri aktarmıştır [7]

 

“Vakıflar Genel Müdürlüğü Hayır İşleri ve Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı’nda bulunan atıfta bulunduğum dosya ne yazık ki bizden sonra tasnif dışına çıkartılarak imha edilmiştir.

 

Beşe ismi resmi evrakta yer alan yazarın / memurun adıdır.”

 

Burada Öztürk’ün çalışmasında verdiği bilgileri önemine binaen altını çizerek tekraren aktarmakta yarar var.

 

“Lüzumsuz” görülen eşyalardan bir bölümü (1925’te) satılmış, eşyalardan bir bölümü 1935'lerde satılmış, eşyalardan 377 adedi muhtelif tarihlerde İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü tarafından satılmış ve Mimar Kemal İlkokulu'na verilen ve 25 demirbaş numarasında kayıtlı olan halılar ise çok eski olduğu için Vilâyet Daimi Encümeni'nin 15.3.1959 tarih ve 518/505 sayılı kararı uyarınca demirbaştan düşülerek imha edilmiştir.

 

Öztürk’ün çalışmasında yer alan ve altının çizilmesi gereken bir diğer husus ise çalışmada sadece 

Hacı Bektaş Dergah’ının halılarının imha edildiği hususudur. Tarihsel ayrıntılar “eski” gerekçesiyle imha edilmiştir. Tarihin imha edildiğini söylemekte sakınca görmüyoruz.

 

Türk Tarih Kurumu Arşivi’nde  Ankara Etnografya Müzesindeki eşyalara dair ayrıntılı belge bulunmaktadır. [8]

Bu eşyalar:

“Hacı Bayram Türbesi'nden Ankara Etnografya Müzesine getirilen bakır, bronz ve gümüş keşkül.

Buhurdan.

Teber.

Hacı Bayram-ı Veli’nin kendi giydiği kavuk.

Seyyid Gazi Türbesi sanduka puşidesi.

Bektaşi tablosu.

Sultan II. Mahmud’un el yazısı ve çeşitli hattatların el yazıları. 

Hacı Bektaş eşyası.


Seyyid Gazi Türbesi kapısı.

Seyyid Gazi Türbesi'nin gümüş kapısı.

Seyyid Gazi Türbesi'nden getirilen şamdan.

Ankara'daki Seyyid Hüseyin Gazi Türbesi'nden nakledilen pirinç şamdan.

İskender Bey’in mezar taşı ve başka mezar taşlarından. 

Ahi kitabeleri.” vb. gibi eşyalardır.

Bu  eşyalar, Hacı Bayram Türbesi'ne, Seyyid Gazi Türbesi’ne ve Hacı Bektaş Dergahı’na ait eşyalardır.

Bunca yıldır mensuplarının göz bebeği gibi baktığı ve geliştirdiği bu kurumlarda sadece bunlar mı vardı? 

Elbette bunların dışında başka eşyalarda bulunmaktadır. Bunlar nelerdi,  nerededir ve akıbeti nedir? Bilmiyoruz. Merak da etmedik!

Buradaki eşyaların içerisinde yer alan Buhurdan’ın özel bir hikayesi vardır:

Buhurdan Hıristiyanlıkta ve Müslümanlıkta kullanılan bir objedir.

TTK Arşivinde bulunan Buhurdan ile ilgili belgeler ektedir.

 

 

 

Buhurdan’ın Bakanlığın 8. 7. 1953, 891, 2 – 1065 sayılı emirleriyle imha edilmiş olduğu bilgisi ve Ankara Etnoğrafya Müzesinde olduğu bilgisi yer almaktadır. 

Fakat belgede söz konusu Buhurdan’ın hangi tekkeye ait olduğu belirtilmemiştir.

Buhurdan ile ilgili olarak Türk Tarih Kurumu Arşivi ile görüşülmüş ve Arşiv sorumlusu:

“Buhurdan ile ilgili bilgileri Ankara Etnoğrafya Müzesi’ne danışmalısınız” cevabını vermiştir.

Akabinde Buhurdan ile ilgili olarak Ankara Etnoğrafya Müzesi’ne 02. 10. 2025 tarihinde mail gönderilmiş ve 08. 10. 2025 tarihinde gönderilen mail de ektedir.

Gelen mailde de görüldüğü gibi Buhurdan’ın Ankara Etnoğrafya Müzesi Müdürlüğünün Madeni Eserler Seksiyonuna 8632 envanter numarası ile kayıtlı bulunduğu, bu bağlamda envantere kayıtlı olan Buhurdanın arşiv kayıtlarında imha edildiğine dair herhangi bir ibare olmadığı, Buhurdanın 10. 11. 1934 tarihinde İstanbul Büyük Çarşı Sahaflardan bir antikacıdan satın alındığı ve Buhurdanın üzerinde Hacı Bektaş Dergahına ait olduğuna dair tasvir, mühür vb. bilgi bulunmadığı bilgisi aktarılmıştır. O zaman niye alındığı sorulmaz mı? 

Hacı Bektaş Dergahının eşyalarını içeren ve Başkanlık Cumhuriyet Arşivi’nde yer alan bir belgede [9] birden fazla Buhurdan vardır. 

Fakat  Milli Eğitim Vekaletinin 8. 7. 1953, 891, 2 – 1065 sayılı emirleriyle Buhurdan’ın imha edildiğine ilişkin bilgi yoktur.

Umud edilir ki araştırmacılar bahse konu olan Milli Eğitim Bakanlığı’nın 8. 7. 1953, 891, 2 – 1065 sayılı emrini ve Buhurdan’ın hangi tekkeye ait olduğunu tespit ederler?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

EKLER:

 

 

 

 


 

[1]Fahri Maden Bektaşi Tekkelerinin Kapatılması 1826 Yılı Ve Bektaşiliğin Yasaklı Yılları Türk Tarih Kurumu Ankara 2013, Sayfa 157, 396. 

 

[2] Başkanlık Cumhuriyet Arşivi 30-18-1-1_14_35_2.

Başkanlık Cumhuriyet Arşivi 30-18-1-1_14_37_3.

Başkanlık Cumhuriyet Arşivi 30-18-1-1_13_29_20. 

 

[3]https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/248T.pdf Erişim Tarihi 17. 10. 2025. 

[4]Nurettin Can Eski Eserler Ve Müzelerle İlgili Kanun Nizamname Ve Emirler Milli Eğitim Basımevi Ankara 1948, Sayfa 102, 103, 104. 

[5] Hakkı Taşğın’ın, Hüsnü Gürbey’in ve Mahsuni Gül, “Tekke Ve Zaviyelerin Kapatılmasının Ardından Hacı Bektaş Veli Dergâhı’nda ki Eşyaların Durumu” https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/tkhbvd/article/view/3083 Erişim Tarihi 17. 10. 2025. 

[6] Nazif Öztürk Türk Yenileşme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müessesesi Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Ankara 1995, Sayfa 412.

[7] Nazif Öztürk’ten gelen 18. 10. 2025 tarihli mailden.

[8] Türk Tarih Kurumu Arşivi FT/OFS 69 1. 

[9] Başkanlık Cumhuriyet Arşivi 30-18-1-2/154-84-5.



Anahtar Kelimeler: Tekke   Zaviyelerin Müsaderesi