Tarih: 31.08.2025 18:19

"ATI ÇALAN, ÜSKÜDAR'ı GEÇER"

Facebook Twitter Linked-in

"ATI ÇALAN, ÜSKÜDAR'I GEÇER"

Türkiye'de siyasetin finansmanı meselesi artık hemen her partiye az ya da çok sirayet etmiş, hayati bir sorun... Siyasete girenlerin kısa sürede zenginleşmesi, toplumun gözünde "bal tutan parmağını yalar" deyimiyle normalleştirilmiş durumda…

​Seçim harcamaları ahlaki sınırların dışında akıl almaz boyutlara ulaştı. Şahit olduğum 2024 Sivas belediye seçimleri bile bu ahlaksızlığın somut kanıtları ile dolu. En trajikomik seçim harcaması, belediye kasasından ödenen milyonlarca liralık iftar yemekleriydi. Trajik tarafı, binlerce insana haram lokmalarla iftar açtırıldı. Komik tarafı ise bunu yapanların kürsüden vaaz vermesiydi… 

​Şimdiki belediye başkanı, bu durumu canlı yayında itiraf etti: "AKP'li belediyenin seçim yemekleri ve eşantiyon harcamalarının bedeli olan 30 milyon lirayı belediye kasasından biz ödedik. Bu, sırf belediye kasasından ödenen, şirketler hariç..." Dedi. Belediye başkanı artık bu sözlerinin esiridir… Tek kurtuluş yolu, dosyaları mahkemeye taşımak… Elbette yüreği yeterse...

​Çünkü kendilerinin de benzer harcamaları var. Seçimden sonra alelacele yapılan İmar planı değişiklikleri, verilen emsal artışları ve "bağış" adı altındaki iddialar gündemde… Kendi aralarında patlayan 300 milyon liralık imar rantı kavgasının akıbeti hala gizemini koruyor. BBP genel başkanına bu konu sorulduğunda, adeta siz cambaza bakın der gibi "biz o konuyu hallettik" diyerek geçiştirdi...

​Seçimlerin hemen ardından, siyasetin finansmanına dair şüphe uyandıran, dikkat çekici bir ilişki de, bir müteahhit ile belediye şirketleri arasında son sürat devam ediyor. Bu müteahhidin, hayatın olağan akışına aykırı yükselişi, ciddi soru işaretleri yaratıyor. Bu müteahhit, belediyenin tasarrufundaki eski sanayi arsasından sonra, geçtiğimiz günlerde yine belediye tasarrufundaki SİDAŞ arazisine inşaat tabelası dikti.  Sırada, yine  belediye tasarrufunda olan "basın sitesi arazisi mi var?" sorusu akla geliyor... 

​Mevcut belediye başkanı ile hemşerisi bu müteahhidin arasında birçok ortak nokta var. En açık olanı aynı köy derneğinde arka arkaya başkanlık yapmaları… 

Ancak, bu köy derneğinden çıkan, siyaset ve ticaret ile iç içe olan başka enteresan insanlar da var. 

Mesela, yakın dönemde yine bu müteahhit ile ticari ilişki içinde olan eski bir belediye başkanı var... Ayrıca eski bir milletvekili var ki, bu kişi çok ilginç bir geçmişe sahip. 1990'larda Kadıköy'de Salı pazarında, merdiven altı bir dükkânda emlak komisyonculuğu yaparken, bugün servetinin haddi hesabı yok... Zamanında seçim için lüks bir otele karargâh kurup paranın gücüyle milletvekili seçilmişti. Milletvekilliği döneminde bu memleket için ne yaptığını, ne bilen var ne de hatırlayan… Yıllar sonra yine aynı kişi, 2024 yerel seçimleri için "efsane döndü" diyerek Sivas'a geldi. Bir ay caddelerde dolaştıktan sonra seçime bile girmeden geldiği gibi geri gitti… Paranın gücü ile Allah, Kitap, Türklük, milliyetçilik gibi ne kadar ulvi değer varsa hepsini birbiri ile harmanlayabilme becerisine sahip... ZÜBÜK tarzı siyasetin en iyi örneklerinden birisi...  İşin ilginç tarafı bu kişinin kardeşleri ile yine aynı müteahhidin ticari ilişkisi var. Ne kadar tesadüf, değil mi?

​Türkiye de siyaset, nereden geldiği belirsiz paralarla ceplerini dolduranların sahnesine dönmüş... Milletvekilliği sıralamalarından tutunda aklınıza gelebilecek her konumda artık para geçerli… İstisnaları elbette var ama maalesef kaideyi bozacak miktarda değil... Bu gün Türkiye de ki siyaset; bir hizmet yarışıymış gibi görünürken aynı zamanda tam bir çıkar ilişkileri ağı...

Yirmi beş yıl önce mücahit olanların çoğu bugün siyasi iktidarın ve gücün sayesinde müteahhit oldular. Zamanında  "dava için mücadele verenler" şimdi "alma ağacının" altında yer bırakmadılar… Siyaset ve siyasetin getirdiği güç zehirlenmesi dini, milli, ahlaki ne varsa bütün değerleri alt üst etti. Bilirsiniz meşhur bir söz vardır. "Söz konusu olan para ise herkesin dini aynıdır". Kim dedi ise doğru demiş, sonunda bunları da yaşadık gördük…

Türkiye de ki mevcut siyasal sistem, partileri, delegeleri ve üyeleri ile her manada bireysel çıkarlar için bir yatırım alanıdır... Artık keskin bir ideolojik ayrım da kalmadı. Sadece yaşam tarzlarının farklılığı, parti farklılığını yansıtıyor...

Yerel yönetimlerde ve devlet yönetiminde ihaleler, imar izinleri ve rantlar karşılığında siyasetin finanse edildiği herkesin bildiği ama bilmiyormuş gibi davrandığı bir gerçeklik…  Herkes, oyunu kurallarına göre oynamak zorunda... Çünkü Türk toplumu, kaynağını bile sorma gereği duymadan gücü seviyor ve her zaman güçlünün yanında yer almaya çalışıyor. Ve her seçimde de, "ATI ÇALAN, ÜSKÜDAR'I GEÇMİŞ OLUYOR."

Kapital siyaseti, Türkiye'yi esir almıştır… Bu esaretten kurtulmanın bir yolu var mıdır? Veya toplumun böyle bir talebi var mı? Emin değilim…

Kötümser olmayı sevmiyorum ama yaşadıklarımızı düşündükçe hep aynı noktaya geliyorum. Yine de bir umutla, bu kirli siyasetin kurallarını değiştirecek bir düzen hayal ediyorum… Benim gibi aynı hayalleri paylaşan, bu ülkede kaç kişi var, onu da kestiremiyorum…

Tacettin KEPENEK




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —